Nahiv

Arapça’da Fiil Cümlesi

الجملة الفِعليّة

Arapça’da cümleleri sınıflandırılırken cümlenin başladığı kelimeye bakılır. Buna göre iki durum ortaya çıkmış olur. Çünkü Arapça’da bir cümle ya bir fiille başlar, ya da bir isimle. İsimle başlayan cümleye isim cümlesi, fiille başlayan cümleye fiil cümlesi denir. Hangi tür kelimeyle başladığına bağlı olarak hem cümle adlandırması farklılaşır, hem de cümlenin analizi (i‘râbı). Çünkü isim cümlesindeki cümle ögelerinin adlandırmasıyla fiil cümlesindeki ögelerin adlandırılışı farklıdır.

Fiil cümlesinde cümleyi oluşturan temel ögelerin sıralanış biçimi şu şekildedir:
Fiil + Fâ‘il (Özne) + Mef‘ûl (Nesne)

Örnek:

İlgili Makaleler

(Öğrenci bir mektup yazdı.)        .كَتَبَ الطالبُ رِسالَةً
Fiil : كَتَبَ 

Fâ‘il  :الطالبُ

Mef‘ûl  : رِسالَةً

Fiil Cümlesinin Öznesi / الفاعِل

Fiil cümlesinin öznesine Arapçada “fâ‘il” denir. Fâ‘il, hiçbir zaman fiilden önce gelmez, daima fiilden sonra gelir. Dolayısıyla fiilden önce kullanılan herhangi bir ismi veya zamiri “fâ‘il” diye adlandırmayacak, fâ‘ili hep fiilden sonra arayacağız.

Fâ‘il olan sözcük, daima merfûdur. Fiil cümlesinde bir kelimeyi özne yerinde kullandığımızı, o kelimeyi “merfû” halde kullanmak suretiyle göstermiş oluruz.

(Öğrenci, doktoru tanıdı.)        .عَرَفَ الطالبُ الطبيبَ

Bu cümlede “öğrenci” fâ‘ildir, çünkü merfû kullanılmıştır. Ref alâmeti sonundaki damme’dir. الطالب (öğrenci) yerine الطبيب (doktor) kelimesi merfû olmuş olsaydı, o zaman cümlenin öznesi “doktor” olacak ve cümleyi “Doktor öğrenciyi tanıdı” biçiminde anlamlandıracaktık.

Fiil cümlesi kurarken dikkat edilecek hususların başında fiil ile fâ‘il arasındaki bağlantı gelir. Zira cümle başında kullanılan fiilin yapısı, kendisinden sonra gelen fâ‘ilin yapısına, eril veya dişil oluşuna, açık bir isim veya zamir oluşuna bağlı olarak değişkenlik gösterir.

Fiil Cümlesinde Fiil-Fâ‘il İlişkisi

Bir fiil cümlesinin fâ‘ili (öznesi), daima fiilden sonra gelir. Fiilden önce özne kullanılmışsa, bu öge fâ‘il olarak adlandırılmaz, başka bir adla adlandırılır. Bu durumda cümle artık fiil cümlesi bile değil önce isim kökenli bir kelime kullanıldığı için artık isim cümlesi olmuştur.

  1. Fiil, kendisinden sonra gelen fâ‘ilinin aşağıdaki özelliklerine bağlı olarak şekillenir: Fâ‘il erilse fiil de eril; fâ‘il dişilse, fiil de dişil yapıda kullanılır.

Örnek:

(Erkek öğrenci bir mektup yazdı.)     .كَتَبَ الطالبُ رِسالَةً

(Kız öğrenci bir mektup yazdı.)          .كَتَبَتْ الطالبَةُ رِسالَةً

2. Fâ‘il açık bir isim ise (yani “yazdı”, “yazdılar”, “yazdın”, “yazdım”, “yazdık”, “yazıyorsun”, “yazıyoruz” örneklerinde olduğu gibi fiile bitişik açık veya gizli bir özne zamiri değil de Ali, Ayşe, doktor, mühendis, öğretmen gibi açık bir isim ise), fiil daima 3. tekil şahıs yapısında kullanılır. Fakat fâ‘ilin cinsiyetine bağlı olarak ya 3. tekil erildir, ya da 3. tekil dişildir.

(Erkek öğrenciler bir mektup yazdılar.) . كَتَبَ الطلابُ رِسالَةً

(Kız öğrenciler bir mektup yazdılar.) . كَتَبَتْ الطالباتُ رِسالَةً

(Adamlar denizde yüzüyorlar.) . يَسْبَحُ الرجالُ في البَحْرِ

(Kadınlar havuzda yüzüyorlar.) . تَسْبَحُ النساءُ في الحوضِ

Bu örneklerde fâ‘iller çoğul olmalarına rağmen, fiiller hep hep 3. tekil şahıs olarak kullanılmıştır. Ancak fâ‘ilin cinsiyetine bağlı olarak ya üçüncü tekil eril, ya da üçüncü tekil dişil olarak kullanılmıştır. Çünkü failler açık bir isim olarak gelmiştir. 

3. Fâ‘il açık bir isim olarak değil de gizli özne veya bitişik zamir olarak geliyorsa, bu durumda fiil tekillik, ikillik, çoğulluk, erillik ve dişillik bakımından fâ‘ile uygun çekimiyle kullanılır. Bu durum daha çok fâ‘ilin birden çok eyleminin peş peşe anlatıldığı anlarda karşımıza çıkar. Fâ‘il ilk eylemde zikredilir, daha sonraki eylemlerde açıkça zikredilmez, ama fiilde o isme, yani fâ‘ile ait bitişik bir zamir bulunur ki böylece eylemin kim tarafından gerçekleştirildiği anlaşılabilsin. 

Örnek:

Erkek öğrenciler okuldan çıktılar, kütüphaneye gittiler ve bir saat ders çalıştılar.         . خرجَ الطلابُ من المدرسةِ وذَهَبُوا إلى المكَْتَبَةِ ودَرَسُوا ساعةً

Arapçada her bir fiil, ister fâ‘ili açık bir isim olsun, ister gizli bir zamir, ister mef‘ûlü olsun isterse olmasın, tek başına bile bir fiil cümlesi demektir. Dolayısıyla yukarıdaki örnekte altı çizili fiillerle başlayan üç fiil cümlesi bulunmaktadır. Ancak ikinci ve üçüncü cümleler, ortak özneleri dolayısıyla birinci cümleye bağlıdırlar ve ardı ardına gelmektedirler. Bu cümleleri teker teker ele alarak konuyu daha iyi kavramaya çalışalım:

Erkek öğrenciler okuldan çıktılar ( خرجَ الطلابُ من المدرسةِ ): Bu örnekte fâ‘il ( الطلابُ ) açık bir isim olarak geldiği için ve de eril olduğu için, fiil 3. tekil şahıs, eril olarak geldi. Fâ‘il, “erkek öğrenci” veya “iki erkek öğrenci” biçiminde de olsaydı, fiil yine aynı şekilde üçüncü tekil şahıs, eril olarak kullanılacaktı: خرجَ الطالبُ من المدرسةِ veya خرجَ الطالبانِ من المدرسةِ gibi.

Kütüphaneye gittiler ( وذَهَبُوا إلى المكَْتَبَةِ ): Bu örnekte baştaki vâv, Türkçede virgül ile ayrılan, birbirine anlamca bağlı iki cümleyi bağlamada kullanılan atıf vâvıdır. Bu vâvı bir kenara koyarsak, fiilden sonra fâ‘ilinin açık bir isim olarak gelmediği görülür. Onun yerine cümlenin Türkçesinde olduğu gibi Arapçasında da fiile bitişik özne zamiri kullanılmıştır. ( ذَهَب ) fiilinin ( ذَهَبُوا ) formu, 3. çoğul eril şahsa ait çekimdir ve bu şekliyle fiil “gittiler” anlamını kazanmaktadır, ama gidenler kadın değil, erkektirler. Türkçede “ler” ekinin eylemin 3. çoğul şahıs tarafından yapıldığını göstermesi gibi, Arapçada mâzî fiile bitişen vâv da eylemin 3. çoğul eril şahıs tarafından yapıldığını göstermektedir. Dolayısıyla vâv, fiile bitişik özne zamiridir ve fâ‘ildir. Bir saat ders çalıştılar ( ودَرَسُوا ساعةً ): Burada da ( درس – ders çalıştı) fiilinin fâ‘ili açık bir isim olarak gelmemiştir. Bu yüzden, ( درس ) fiili, “erkek öğrenciler”in temsil ettiği 3. çoğul şahıs, eril formuna uygun yapısıyla kullanılmış ve böylece “ders çalıştılar” anlamı oluşturulmuştur. Burada da fâ‘il, fiile bitişik özne zamiri olan çoğul vâvıdır.