Nahiv

Merfu, Mansub ve Mecrur Kavramları

Her dilde birbirinden farklı da olsa bir cümle yapısı ve cümleyi oluşturan ögeler bulunur. Bu ögelerin hangi öge olduğunu tespit etmek için yine dillere göre farklı yöntemler vardır. En kolay yolu ise anlamdan yola çıkmaktır. Ancak anlam olarak ögeleri tespit etsek de Arapça’da bu ögeler şekil olarak da değişikliğe uğrayarak hangi öge olduğunu gösterirler. Kelimeler üzerinde cümle içerisindeki konumuna göre meydana gelen bu değişimlere ve bu değişimlerin açıklamalarına İ’rab diyoruz. 

Arapça’da bir kelime cümle içerisindeki konumuna göre, yani i’rabına göre Merfu, Mansub yada Mecrur olabilir. Bu durum arapça’daki kelime türlerinden biri olan isimlerde daha net şekilde gözüktüğü için, isimler üzerinden konuyu anlatalım.

Arapçada isimleri kimi zaman bir cümlenin öznesi, kimi zaman nesnesi olarak, kimi zaman da bir tamlama içinde görürüz. Bir ismin hangi öge konumunda olduğunu, ismin son harfinin harekesinden veya son ekinden anlarız. Son harfin harekesi veya son ek, kelimenin cümle içindeki yerinin değişmesine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Örneğin özne konumunda olan bir isim merfû (ref alâmetli), nesne konumunda olan bir sözcük mansûb (nasb alâmetli), harf-i cerden sonra gelen veya tamlayan durumunda olan bir sözcük mecrûr (cer alâmetli) olmak zorundadır. Bir başka ifadeyle, cümle içinde bir ismi merfû kullanmak suretiyle, o ismi özne olarak kullandığımızı; mansûb kullanmak suretiyle de nesne yerinde kullandığımızı göstermiş oluruz. Bu durumunda “Bu cümleyi i‘râb ediniz” ifadesi “Bu cümleyi ögelerine ayırınız ve cümle içindeki her bir kelimenin son harfinin alması gereken harekeyi gerekçeleriyle açıklayınız” anlamına gelmektedir. 

İlgili Makaleler

Bu genel açıklamalardan sonra şimdi bu durumu daha ayrıntılı şekilde açıklamaya çalışalım; 

Arapçada isimler cümle içinde üç durumda bulunabilirler: Merfû (ref alâmetli), mansûb (nasb alâmetli), mecrûr (cer alâmetli). Konuyu anlayabilmek için “merfûluk (ref ) alâmeti, mansûbluk (nasb) alâmeti, mecrûrluk (cer) alâmeti nedir?” bunu bilmemiz gerekiyor.

Öncelikle tekil kelimelerden başlayalım. Çünkü Arapça’da tekil, ikil ve çoğul kelimelere göre kelimenin i’rab alametleri farklılık göstermektedir. Tekil kelimelerin i‘râbı (yani merfûluk, mansûbluk ve mecrûrluk durumları) hareke ile belirlenir. Tekil bir kelimenin son harfi:

  1. Merfû durumda, damme (المعلّمُ
  2. Mansûb durumda, fetha ( المعلّمَ )
  3. Mecrûr durumda, kesra ( المعلّمِ )

ile harekelenir. Bir başka deyişle ref (merfûluk) alâmeti damme, nasb (mansûbluk) alâmeti fetha, cer (mecrûrluk) alâmeti kesra’dır. 

Burada tenvinin bu durumu etkilemediğini de hatırlatmak gerekir. Tenvin, isimlerin marife yada nekre (belirli yada belirsiz) olmasıyla ilgilidir. Bu durumda kelime ref ise ötre ile harekelenir. Bu kelime marife yada nekre olabilir. Marife ise normal ötre ( ُ  ) ile, nekre ise tenvinli ötre ( ٌ  ) ile harekelenir.  

Örnekler;

 

            

Bu cümlenin i‘râbını şöyle yaparız:
كَتَبَ : Mâzî fiil, 3. tekil şahıs, eril.
الطّالِبُ : Özne (fâ‘il), merfû, ref alâmeti sondaki damme.
رِسالَةً : Nesne (mef‘ûl), mansûb, nasb alâmeti sondaki fetha.
Bu cümlede nesneyi belirli yaparsak, anlam nasıl değişiyor, onu görelim:

(Öğrenci mektubu yazdı.) .كَتبَ الطّالِبُ الرِسالَةَ

Bu cümlede hem özneyi hem de nesneyi belirsiz kullanırsak anlam nasıl olur, ona bakalım:

(Bir öğrenci bir mektup yazdı.) .كَتبَ طالِبٌ رِسالَةً

Cümleyi yönelme durumunda bir dolaylı tümleç ekleyerek “Öğrenci, bir doktora bir mektup yazdı.” anlamında Arapça kullanacak olursak nasıl deriz, ona bakalım:

.كَتبَ الطّالِبُ رِسالَةً إلى طَبيبٍ

Burada yeni söz öbeği olan ( إلى طَبيبٍ )’i i‘râb edelim:
إلى :    Harf-i cer
طَبيبٍ : Mecrûr, cer alâmeti sondaki kesra. 

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere, tenvîn sadece belirsizlik göstergesidir. İ‘râbda alâmet aranırken sadece ana harekeye bakılır; çünkü tenvîn, ya iki damme’dir, ya iki fetha’dır, ya da iki kesra’dır. Bu harekelerin iki veya tek olmasının önemi yoktur.